Limanların pazarlık gücü azaldı!

8638

Geçmişe göre ekonomik olarak durağan dönemler yaşıyoruz. Bu dönemlerde birçok iş dalında olduğu gibi limanlar arası rekabetin kuralları da yeniden yazılmakta, “yenilikçi değerler” yaratmak kritik bir rekabet unsuru haline gelmektedir. Sadece yükleme ve boşaltma operasyonlarına odaklanan bir rekabet anlayışı artık geçerliliğini yitirmiştir. Dünyadaki önemli limanlar iş modellerinde yeni dönüşümler keşfetmeye gayret etmekte ve bu sayede bir fark yaratarak rekabetçi avantajlar elde etmek ve sürdürmek istemektedir. Bu gayretler içinde limanların verimli, akıllı, güvenli, emniyetli, yeşil ve toplum odaklı, hinterlanttaki lojistik merkezlerle ve aktarma noktalarıyla entegre, hizmet ettikleri kentlerin makro çevre unsurlarıyla (ekonomik, teknolojik, demografik, doğal, sosyal&kültürel ve yasal) paralel gelişim göstermeleri sayılabilir.

Ekonomik durgunluk elbette sadece limanları değil deniz taşımacılığı yapan işletmeleri de (armatörler, donatanlar) derinden etkilenmiştir. Örneğin global konteyner hat operatörleri talebin yavaşlaması, kapasite fazlalığı ve dengesiz nakit akışları gibi sorunlarla uğraşırken ekonomik kayıpları telafi edebilmek için diğer hatlarla (özellikle Uzak Doğu-Avrupa hattında) ittifaklara (alliances) sığınmıştır. Yeni siparişlerle 23 bin TEU kapasiteleri aşan gemilerin ancak bu sayede doldurulmaları hedeflenmekte ve ancak bu sayede taşımanın birim maliyeti düşürülerek karlılık oranları arttırılabilmektedir. Armatörü güçlendiren bu ittifakların, bu yazının başlığında da belirtiğim gibi limanlar için önemli bir sonucu vardır: limanların pazarlık gücü azalmıştır.

Limanların tedarik zincirindeki rolü yeniden değişim içindedir

Limanlar kendilerini güncelleme ve verimliliklerini arttırma yönünde baskı altında kalmıştır. Limanlar bu yeni rekabet ortamında ayakta kalabilmek ve büyüyen gemi boyları ve kapasitelerine yanıt verebilmek için rıhtımlarını, elleçleme ekipmanlarını, yük elleçlemedeki verimlilik düzeylerini arttırmak, gemilerin limanlarda geçirdikleri süreleri azaltmak zorundadır. Yine bir çözüm arayışı olarak limanlarda otomasyon dönüşümü de hızlanmıştır. Bu dönüşüm içeriğinde otomatikleştirilmiş (insansız) ekipmanlar ve çok daha gelişmiş IT yazılımlar yer almaktadır. Limanlar mega gemilerin yanaştığı pik zamanlarda operasyonun sorunsuz ve yüksek verimlilik oranlarıyla ilerlemesini garanti almak zorunda bırakılmıştır.

Düşen karlılık oranlarını arttırmak için limanların birçok alanda birçok farklı roller üstlenmesi gerekmektedir. Değişim sadece operasyonların otomasyon sistemleriyle optimizasyonunda değil, iş modellerinde de yaşanmaktadır. Blok zincir teknolojilerinin kullanıldığı bu yeni iş modellerinde Endüstri 4.0 teknolojileri verinin, taşımacılıkta kullanılan belgelerin ve paranın akışında kullanılmakta, aracılar azaltılarak ve tüm paydaşlarla işbirliği düzeyi arttırılarak daha güvenli ve hızlı bir iş ortamı yaratılmakta, bu sayede ticaret bir anlamda kolaylaştırılmaktadır.

Özetleyecek olursak tüm bu değişimin 3 önemli adımı vardır: limanların otomasyona geçmesi ve bu sayede akıllı, güvenilir ve daha verimli operasyonların gerçekleştirilmesi (1), diğer limanlar da dahil olmak üzere tedarik zincirindeki diğer paydaşlarla bir platform üzerinden iş birliğine gidilmesi (2) verileri gerçek zamanlı analiz eden ve finansal konular da dahil olmak üzere karar almada destek sağlayan hizmetlerin kullanılmasıdır (3).

Birinci aşamayı ifade eden limanların otomasyonu süreci son yıllarda oldukça hızlansa da şu anda dünyada faaliyette olan konteyner terminallerinin sadece %1’i tam otomasyona geçmiştir. Halihazırda yarı otomasyona geçmiş limanların oranı ise %2’dir. Bu anlamda dünyada mevcut konteyner terminallerin %97’si halen geleneksel yöntemlerle işletilmeye devam etmektedir.

Değişimde devletlerin üstleneceği roller neler olmalıdır?

Limanlar yerel ve ulusal ekonomilerin gelişiminde oldukça hayati roller üstlenir. Liman devletlerinin limanlardaki IT, geri saha bağlantıları, hinterlanttaki lojistik yapılanma ve ulaştırma alt yapılarında destek sağlaması, yatırımların önünü açması, bürokrasiyi azaltması, yatırımları kolaylaştırması, şeffaf bir yatırım ortamı sağlayarak istikrarlı bir ticaret ortamı oluşturması gerekmektedir. Gümrük idareleri gibi kamuyla ilgili paydaşlarla ilişkiler, birlikte yapılan işler ve işbirlikleri oldukça kritiktir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı arasında Mayıs 2018’de imzalanan “Liman Tek Pencere Sistemi” protokolü güzel bir örnek olarak verilebilir. Bu sayede veri sisteme bir kez girilecek, farklı bakanlıklarda ayrı girişlere gerek kalmayacak, böylece işlemler sadeleşecek ve hızlanacaktır.

Limanlar geleceğe nasıl hazırlanmalı?

Önce küreselleşme, sonrasında dijitalleşmenin yaygınlaşması ile limanlar arası rekabet bugün küresel tedarik ağlarına taşınmıştır. Sürekli değişen pazar koşulları ve müşteri ihtiyaçlarına karşı limanlar ve tedarik zincirindeki diğer tarafların kendi aralarında bilgi paylaşması, kazan-kazan esasına dayanan işbirliğine girmeleri, kaynakları optimal kullanmaları, riskleri kontrol etmeleri ve etkili bir yönetim sergilemeleri gerekmektedir. Örneğin aynı network üzerinede yer alan limanların aralarında bilgi paylaşımı sayesinde operasyonların planlanması, kaynakların koordinasyonu, gemilerin liman sürelerinin kısaltılması ya da liman ekipman ve olanaklarının faydalı kullanım oranlarının arttırılması mümkün olabilir.

Sözün özü

İşbirliğinin en bilinen yolu bilgi paylaşımıdır. Belirli rotalarda yer alan limanlar arası rekabet yerini tüm ağ üzerindeki rekabete bırakmaktadır. Bu rekabette başarılı olmanın ve tedarik zincirinde yeniden güçlenmenin yolu ise dijital teknolojilere uyumdan ve tüm paydaşlarla işbirliğinden geçmektedir.

Kaynaklar

  • Accenture
  • Drewry
  • 7deniz: http://www.7deniz.net/haber/49799/liman-tek-pencere-sistemi-protokolune-imza-atildi.html

Prof.Dr. Soner ESMER-DEÜ Denizcilik Fakültesi, soneresmer@gmail.com

Sponsor