Avukat Cem Congarla Röportaj

20592

1- Öncelikle kendinizden bahseder misiniz.

İsmim  Avukat Cem CONGAR. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2006 yılında mezunuyum. Halen ikinci üniversite olarak Uluslararası İlişkiler bölümünü ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Yüksek Lisans programına devam etmekteyim. Mesleki hayatına İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof Dr Abuzer Kendigelen’in yanında stajyer avukat olarak başladım. Sonrasında sıra ile Ceynak Lojistik AŞ & Samsunport Limanı İşletmesi, Egemenoğlu Danışmanlık Yönetim & Hukuk Bürosu ve son olarak 6 yıl boyunca AXA Sigorta A.Ş. Genel Müdürlüğü Rücu Biriminde Trafik, Yangın, Mühendislik, Nakliyat ve Sorumluluk Sigortalarına ilişkin davalar ile Uluslararası Davalar ve Deniz Ticaret Hukuku’ndan kaynaklı davalar üzerine çalışmıştım ve toplam 11 yıllık mesleki tecrübeye sahibim.

2- Ceynak Lojistik AŞ & Samsunport Limanı İşletmesi’nde hukuk danışmanı/avukat olarak çalıtığınızı söylediniz. Size göre niçin liman?

Öncelikle belirtmek gerekir ki tüm sektörlerin ve bu sektörlere yoğunlaşan hukuk dallarının kendinize özgü terimleri, yerel veya uluslararası kanunları ile o sektörün bazen kitaplara geçmeyen söylerimleri olmaktadır. Ki denizcilik yüzyıllardır kendi başına bir literatürü olan bir alandır. Bu terimlerin hem Türkçe hem de yabancı dillerdeki karşılığını bir noktada bilmeniz beklenir. Önünüze gelen hukuksal bir sorun veya hukuki mütalaa yazarken sadece Deniz Ticaret Hukukunu veya Türk Ticaret Kanununu bilmeniz yeterli olmayacaktır. Deniz Taşımacılığı uygulamaları, Yükleme-Boşaltma terimleri, Gümrük, Depo-Antrepo, Liman terimleri ve Navlunla ilgili terimleri de bilmeniz gerekir. Ayrıca Ro-Ro taşımacılığı, müteakip taşımacılık hususlarını hem hukuken hem de uygulamalı olarak hakim olmanız gerekmektedir. Yine Deniz Taşımacılığında sigorta hususu ile P&I Kulüp sigortası hususu sektörde tam olarak bilinen hususlar olmaması nedeniyle kendimi o alanlarda geliştirmek istediğim için Samsunport Limanında çalışmak benim için Deniz ve Kara Taşımacılığı, Lojistik ve Depo bilgileri açısından benim için işin sahada öğrenilmesini sağladı. Özellikle de limanın özelleştirme aşamasında çalışmam vesilesi ile bir limanın tüm yönetimi hakkında da ayrıca bilgi sahibi oldum. Örneğin yakın bir tarihte takip ettiğim sigorta hasar dosyasında gemi inşa edildikten sonrasında denize indirme aşamasında meydana gelen hasarda gemi ciddi zarar görmüştü. Bu hasar dosyasını incelerken ve hukuki görüş vereceğim zaman tamamen denizcilik kültüründeki geminin denize indirilmesi ve hukuki sorumluluklar açısından değerlendirme yapmak benim için kolay olmuştu. Ayrıca hukukçu olarak o dile hakim olmak dosyayı çözmek için size ayrı bir kolaylık sağlamaktadır.

3- Lojistik ve Taşıma Hukukuna ilişkin çalışmalarınız nelerdir ?

2013 yılından itibaren İstanbul Barosu Taşıma ve Lojistik Hukuku Komisyonu Kurucu Üyesi ve halen Başkan Yardımcısı ile Sigorta Hukuku Komisyonu üyesi olarak görev almaktayım. Bugüne İstanbul Barosu, İstanbul Ticaret Odası, Ankara Barosu, Mersin Ticaret Odası, Galatasaray Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi Lojistik Fakültesi, Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve birçok sektörel derneklerde Lojistik ve Taşıma Hukuku üzerine 40’dan fazla panel ve seminerlerde konuşmacı olarak, ayrıca uluslararası denizcilik üzerine panellerde ana sponsor, moderatör ve konuşmacı olarak yer aldım. Aynı zamanda birçok TV Programına uluslararası davalar üzerine misafir konuşmacı olarak katıldım. İstanbul Barosu Yayınları tarafından yayınlanan ‘’TAŞIMA HUKUKU VE SİGORTALARI’’ isimli kitapta Yargıtay Kararları Işığında Taşıyanın Sorumluluğu konusunu tarafımdan yazılmıştır.

4- Uluslararası bağlantılarınız üzerine bilgi verir misiniz ?

Axa Sigorta A.Ş. ‘dan ayrıldıktan sonra kendi Avukatlık Ortaklığı’mı kurdum. Hukuk Şirketi olarak bağlantılı olduğumuz Uluslararası Hukuk Şirketleri ve üyesi olduğumuz Hukuk Platformları aracılığıyla dünya genelinde özellikle yurtdışı alacakları yanısıra Kara Taşımacılığı, Deniz Taşımacılığı, P&I Sigortası ve Gümrük uygulamalarından kaynaklı her türlü ihtilafın sulh yönetimi (negotiation) ile çözümünü gerçekleştirmekteyiz. Bildiğiniz üzere, Türkiye’de açılan ve davalısı yurtdışında olan davalarda uzun süre tebligat prosedürleri ve bürokratik işlemler ile mahkeme kararının icra edilmesinin zorluğu nedeniyle dava açmak yerine öncelikle müzakere yöntemi ile iki tarafa da hak ve sorumluluklarını belirterek, sulh yöntemi ile sorunu çözmeyi hedeflemekteyiz. Ayrıca partner olduğumuz dünyanın ana ticari merkezlerinde (Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, İspanya, Almanya, Belçika, Güney Afrika, Hindistan, Avusturalya, Dubai, Latin Amerika) ofisi bulunan yurtdışı menşeili hukuk firmaları aracılığı ile dünya genelinde tüm yasal işlem ve davaları güvenilir ve hızlı şekilde takip etmekteyiz. Örnek vermek gerekir ise bugüne kadar Mısır, Moritanya, Kolombiya, Fas gibi hukukçular ve sistemin zor ülkelerden müvekkil şirketlerin alacaklarını tahsil ettiğimiz gibi Balkanlar, Batı Avrupa ve Amerika’dan müvekkil şirketlerinin alacaklarını tahsil ettik.

5- Lojistik ve Taşıma Hukukuna uygulanan Kanunlar nelerdir ?

Bu sorunuzu öncelikle yurt içi ve yurtdışı olarak sonrasında Eşya ve Yolcu Taşımacılığı açısından ayrım yaparak değerlendirmek gerekir. Taşımaya ilişkin hükümler çok dağınık şekildedir. Özellikle taşımanın bir ayağının yurtdışı olduğu durumlarda taşıma işi uluslararası özellik kazanacaktır ve yerel mevzuat yerine uluslararası mevzuatın uygulanması gerekebilir. Bu nedenle her durumda somut olayı değerlendirilmeli ve öncelikle uygulanacak hukuk tespit edilmelidir. Yurtiçi Deniz ve Kara Eşya Taşımacılığı ihtilaflarında bizim mevzuatımız açısından Türk Ticaret Kanunu ‘nun Dördüncü kitabı olan Taşıma İşleri ve Beşinci Kitap olan Deniz Ticaret Hukuku hükümlerini almaktayız. Hava Taşımacılığında, Türk Sivil Havacılık Kanunu esas almaktayız. Yurtdışı Eşya

Taşımacılığında uygulanacak hükümler ise Kara Taşımacılığında ‘’CMR’’ şeklinde kısaltmasını kullandığımız “Eşyaların Karayolunda Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi” (Convention relative au contrat de transport international de marchandises par route)uygulama alanı bulur. Deniz yoluyla yük taşımacılığında ise Lahey Kuralları (25.8.1924 tarihli “Konişmentolu Taşımalar Hakkında Bazı Kuralların Birleştirilmesine Dair Sözleşme” ) uygulanır ve diğer yandan Türk Ticaret Kanunu ‘nun deniz taşımacılığına ilişkin hükümleri LK ‘na uygun olarak düzenlenen Alman Ticaret Kanunu’ndan iktibas edildiği için birbirine uygunluk gösterir.

6- Peki sektörde ve mahkemelerde bu dağınık mevzuatın nedeniyle ne tür sorunlar yaşanmaktadır ?

Mesleki hayatım boyunca birçok olay ve davada karşılaştığım sorunları ana başlıklar halinde şöyle özetleyebilirim. Taşıma sektörünün uygulamalarına ve sektörel terimlere hakim hukukçularının sayısının artması gerekmektedir. Çünkü dünya genelinde taşıma gerçekleştiren şirketlerin, her ülkenin yerel kanun ve kurallarını bilmeleri mümkün değildir. Bu nedenle uluslararası taşımacılıktan kaynaklanan ihtilaflarda, yük hasarlarında, sigorta gibi birçok konuda biz hukukçular devreye girmekteyiz. Maalesef hem yabancı dil bilgisi hem taşıma uygulamaları ile taşımacılık, denizcilik terimlerine hakim hukukçuların sayısı henüz sektörün ihtiyacını karşılayacak sayıda değildir ve bu nedenle birçok taşıma kaynaklı davada şirketler mahkemelerde kendilerinin yeteri kadar anlatamadıklarını ve savunamadıklarının serzenişini bize aktarmaktadırlar. Bizler İstanbul Barosu Taşıma ve Lojistik Hukuku Komisyonu olarak, taşıma ve lojistik hukukunu geliştirmek ve meslektaşlarımız için bilgilendirme yapmak adına hem Barolarda hem de çeşitli üniversitelerde sigorta, deniz taşımacılığı, gümrük, lojistik ve taşıma üzerine paneller düzenlemekteyiz, sektörel tebliğler yapmaktayız.

7- Taşıma hukukunda en çok karşılaşılan dava çeşidi nedir ? Uyuşmazlıklar daha çok hangi noktada toplanmaktadır ?

Taşıyanın sorumluluğunun şartları hukukumuzda Borçlar Kanunu’nda ve Türk Ticaret Kanunu’da düzenlenmiştir. Türk Ticaret Kanunu 1061/1. fıkrasına göre; taşıyan malların yüklenmesi, istiflenmesi, elden geçirilmesi, taşınması ve boşaltılması safhalarında tedbirli bir taşıyanın göstereceği dikkat ve ihtimamı göstermekle yükümlüdür. Aksi takdirde, meydana gelecek zararlardan dolayı sorumlu olacaktır. Taşıyanın bu sorumluluktan kurtulabilmesi için hasara sebep olan eylemi önlemek için gereken tüm tedbirleri kendisi veya yardımcıları tarafından alındığını ispat etmesi gerekir. Aksi halde, kusuru olmadığını ispat etmedikçe, meydana gelen hasardan taşıyan sorumlu olacaktır. Sigorta Hukuku açısından hasar ise taşınmak üzere alınan eşyanın değerinin azalması sonucunda eşyada meydana gelen her türlü maddi kötüleşme ve değer düşüklüğünü ifade eder. Taşıyanın taşıma esnasında mala zarar vermesi, malın çalınması, yanması veya gecikmeli olarak teslimi nedeniyle malı sigorta ettiren tarafa Sigortacı tarafından hasar ödemesi gerçekleştirilir. Sonrasında Türk Ticaret Kanunu’nun Halefiyet İlkesi gereği hasarlanan malın zararını tazmin eden

Sigortacı kusuru oranında sözleşmesel ve fiili taşıyana rücu işlemini gerçekleştirmektedir. Rücu davalarında sektörde en fazla karşılaşılan itirazlardan birisi sözleşmesel taşıyanın veya forwarder şirketlerin, fiili taşımayı gerçekleştirmemesi nedeniyle tamamen alt- taşıyana karşı yasal işlem yapılması yönündeki itirazlarıdır. Oysaki hukuki açıdan değerlendirildiğinde sözleşmesel taşıyanın da hasardan sorumluluğu bulunmaktadır. Son olarak vurgulamak istediğim bir husus ise nakliyat hasarlarında sigorta şirketine karşı veya sigorta şirketinin rücu edeceğe taşıyana karşı zamanaşımı süresi 1 yıldır. Genel Sigorta zamanaşımından bu yönüyle ayrılmaktadır. Bu hususların hukuksal boyutlarını ve sektörel yansımalarını detaylarını ilerleyen yazılarımızda birlikte irdeleyeceğiz.

8- Genel olarak karşılaşılan davaların hasar meydana geldikten sonra hangi tarafın ne kadar sorumlu olacağına dönük olduğunu söylediniz. Sigorta Hukuku alanında da uzman bir avukat olarak Sigorta Hukukunun buradaki işlevi tam olarak nedir ?

Bir önceki sorunuza cevaben belirttiğim gibi, sigorta şirketleri sigortalıların emtialarını poliçe ile teminat altına alırlar. Taşıma sürecinde mallar hasar görür veya malda hırsızlık kaynaklı azalma meydana gelir veya yasalarda belirtilen / makul sürelerin üzerinde gecikme yaşanması halinde taşımayı fiilen gerçekleştiren veya sözleşmesel taşıyanın sorumluluğuna gidilmektedir. Sigorta Hukuku ise tam bu noktada devreye girmektedir. Sigortalısı olan emtia sahiplerinin zararını giderdikten sonra bu hasardan sorumlu olan taşıyana rücu davaları açmaktadır. Tabi ki taşıyan da kendini güvence altına almak için poliçe yaptır ise bu poliçeden hasar tazmin edilir. Ayrıca firmalarımızın bilmesi gereken Türk Ticaret Kanunu ve uluslararası mevzuat taşıyanı da korumak adına sınırlı sorumluluk esasını (SDR – Özel Çekme Hakkı) getirmiştir. Taşıyan eğer bu hususu bilmiyor ise rücu davasında tamamen ödenen tazminat üzerinden ödeme yapmaya mecbur kalabilir. O nedenle taşımanın türüne (deniz, kara ve hava) göre belirlenen zarara uğrayan malın kilogramı ile çarpılması sonucu özel formül ile elde edilecek daha az bir rakam ödemek ile sorumluluktan kurtulacaktır. Muhakkak ki hasarın meydana gelmesinde taşıyan veya yardımcılarının ağır kusuru veya kastı var ise sınırlı sorumluluk ilkesi ortadan kalkmaktadır. Bu neden önemlidir zira firmalar maliyetleri ile başabaş gelen çok cüzi karlar ile taşıma sektöründe iş yapmaya çalışmaktalar. Taşıdıkları mallar çoğu zaman yüksek değerli olmaktadır. Bir hasar meydana geldiğinde taşıma işini yapan şirketin bu tazminatı ödemesi halinde tamamen onun piyasan silinmesine sebep olma riski gündeme gelir. Sektörün de devam edebilmesi ve yeni yatırımcıların sektörden korkamaması adına bu sınırlı sorumluluk ilkesi önemlidir ve konuya hakim hukukçuların nezaretinde bu davalar takip edilmelidir.

Sponsor